Evliliklerinin sekizinci yılı dolmuş, buna karşın henüz bir bebek sahibi olamamışlardı. İlk yılların heyecan ve mutluluğunun yerini, sessiz geçen geceler almıştı. Lambayı yakıp saate baktı. Gece yarısını geçmiş, saat bire geliyordu. Odasında yalnız olduğunu anımsadı. Geceliğini üstüne giyerek kalktı ve mutfağa giderek orada susuzluğunu giderdi. Elektrikler aniden kesilince mutfağın ortasında kalakaldı. El yordamıyla bardağı tezgâha koyup ürkek adımlarla mutfaktaki balkona ulaştı. Baharın ilk günleri olduğundan gece serindi. Orman yönünden esen hafif rüzgâr geceliğini bir yelken bezi gibi doldurarak İçindeki tüm kokuları ona ulaştırdı. Avcıların tüfeklerinden boşalan barutun kokusu, korkudan uçarcasına kaçan hayvanın kokusu, çiftleşen kuşların, yumurtadan çıkan yavrunun kokusu… Hepsini içercesine derin derin soludu. İçinde hissettiği bu yeni melankoli ve serin hava onu ürpertti. Gözü doğu ufkunda yükselen Yay takım yıldızına ilişti. Modern dünyanın ışıklarının ondan neleri mahrum ettiğinin ayırdına varınca melankolisi daha da derinleşti. Eli istençdışı dümdüz olan karnına gitti. Karnı burnunda anneleri gördüğünde onlara özlemle imreniyordu. Kadınlığında bir kusur olmadığına, yaratanın ona bahşetmesiyle bir bebek doğurabileceğine inanmaya devam ediyordu. Ama bu inanç günden güne zayıflıyordu. Huşu içinde gökyüzünü seyre daldı. Kocasının arabasıyla binanın kapısına yanaştığını fark edince balkondan geriye çekildi ve sessizce yatak odasına süzüldü. Kocasının bir hırsız edasıyla odanın kapısını açışını ve yorganın altına girişini kulaklarıyla izledi. İçine dolan yeni bir umutla kocasına döndü. Tütünle karışık erkeksi koku onu ansızın harekete geçirdi. Kocası kısa bir an tereddüt etse de bu harekete karşılık verdi ve aynı girdabın içinde kaybolup birlikte derinlere sürüklendiler…
Baharın son günleri yaklaşırken içinde filizlenen yeni bir hayatın varlığını duyumsuyordu. Evliliğinin ilk günlerindeki taze güzelliğine yeniden kavuşmuştu. Periyodik günlerindeki değişikliği fark ettiğinde hemen yakın arkadaşını aradı. Uzunca konuştular. Telefonu kapattığında ellerinin titremesi hala geçmemişti. Emin olmak için apar topar giyinip eczaneden bir koşu test kiti alıp eve döndü. Test çubuğundaki değişikliği görünce eli karnına gitti ve gözyaşlarını serbest bıraktı. Kocası eve erken döndüğünden yemeği beraber yediler. Test sonucunu söyleyince kocası şaşırdı. Bir yandan ağzındaki lokmayı yutmaya çalışırken, “Bir yanlışlık olmasın, emin misin?” diye sordu. Kadının heyecanı bu sözleri işitince irkildi. Kendini toparlayarak “Yarın işten izin alabilirsen, birlikte hastaneye gider kesin sonucu öğreniriz.” dedi. Adam “Benim yarın çok işim var, sonucu öğrenince beni ararsın.” Diye terslendi. İçindeki umut kıvılcımları az da olsa yanmaya devam ediyordu. Sabahın ışıklarını salondaki kanepede karşıladı. Yatak odasının kapısını aralayınca kocasının horlayan sesi odada yükselip alçalıyordu. Açlığını bastırmak için mutfakta kahvaltısından birkaç lokma atıştırıp aceleyle hastanenin yolunu tuttu…
Doktor bir yandan test sonuçlarını okurken bir yandan da göz ucuyla kadını izliyordu. Babacan bir sesle “Öncelikle bir anne adayı olduğunuz için sizi tebrik etmem gerekiyor” dedi. Kadının yüzü bu sözlerle birden ışıdı, açılan bir çiçek gibi gözleri ve dudaklarından mutluluk fışkırıyordu. Doktor boğazını temizleyerek sıkıntıyla devam etti. “Test sonuçlarında hoşumuza gitmeyen birtakım bulgular var. Emin olmak için izniniz olursa birkaç test daha yapmak istiyoruz.” Deyince kadının bütün sevinci dalgaların sahildeki ayak izlerini süpürmesi gibi hemence silindi. Dudakları titreyerek “Olur.” Diye kekeledi. Birkaç saat sonra doktorla tekrar buluştular. Bekleme süresince korku ve mutluluğun arasında heyecanla gitti geldi. Doktor ifadesiz bir tavırla “Bizim için ilk önce sizin sağlığınız sonra bebeğinizin sağlığı önemlidir hanımefendi…” Ellerini kavuşturup sözlerine devam etti. “Doğacak bebeğinizin engelli doğma ihtimali var. Bunu göz ardı edemeyiz. Bu nedenle gebeliğinize devam edip etmeyeceğinize karar vermenizin önemli olduğu kanısındayım.” Dedi. “Ama bu sadece bir ihtimal.” diye ilave etti. Kadın yavaşça gözlerini kapatıp iki elini sakınırcasına karnına bastırdı. “Hayır! Bu bebeği ne pahasına olursa olsun doğuracağım.” Diye hıçkırmayla karışık cevapladı. Doktor “Fikrinizi bir ay içerisinde değiştirirseniz mutlaka yanıma gelin. Dedi ve diğer hastalarına bakmak için oradan ayrıldı. Kocasını hemen arayıp duyması gereken cevabı söyledi. Gebeliğin risklerinden hiç söz açmadı…
Aylar hızla ilerlemiş ve doğum vakti gelmişti. Bir kız bebek dünyaya getirdi ve ona Yıldız ismini verdi. Kocası bebeğin cinsiyetinin kız olacağını bildiğinden işlerini bahane ederek karısını yalnız bırakmıştı. Kız kardeşi ona refakat etmiş bütün ihtiyaçlarına yetişmişti. Bebek birkaç aylık olunca dünyaya getirdiği eserini ispatlamak istercesine daha önce muayene için gittiği doktoru bebeğiyle birlikte tekrar ziyaret etti. Doktor onları babacan bir tavırla karşıladı. Gülümseyerek bebeğe uzandı. Bebeğin onunla göz teması kurmamasıyla tahminlerinde yanılmadığını anladı. Sevinçli yüz maskesini korumakta zorlanıyordu. “Yarın yanıma tekrar gelin ve bir iki test yapalım.” Diye onları uğurladı. Kadın ve kızı odadan çıkınca gözünden taşan ve odanın ışığında yıldız gibi parlayan bir damla yaşa mani olamadı. Damla orada büyüdü büyüdü ve yanağından aşağıya yuvarlanarak kayboldu…
Mehmet Hüseyinçelebi
31.05.2021 Kastamonu